14 Aralık 2012 Cuma

GELECEK PROGRAM: 2013'ün Bilim-Kurgu Yapıtları

AFTER EARTH/ Dünya'dan Sonra, M. Night Shyamalan, ABD, 2013, Bilim-Kurgu


"Twist"li senaryo ve filmleriyle ünlenen, hatta filmin sonunda twist (ters köşe) yapacağım diye kendi özgün sinemasına yavaş yavaş zarar vermeye başlamışken "Son Hava Bükücü" ile büyük bütçeli ve bol efektli filmleri de gayet iyi yapabileceğini gösteren (ama sadece o kadar büyük bütçeli ve efektli, gerisi yok) Shyamalan'dan bir bilim-kurgu var karşımızda. After Earth'ün de fragmanından gördüğümüz kadarıyla, Shyamalan bu işin de üstesinden açık ara gelmiş görünüyor. Ancak unutmamak gerekir ki fragmanlar da tam da bu neden ve amaçla yapılır: Film başlamadan önce seyirciyi çalmak! Film her zaman fragmandaki gibi olmayabilir.
Kısaca filmin konusuna değinecek olursak; kıyamet sonrası bir zamanda geçen filmde, yaşadığımız dünyada meydana gelen dehşet verici olaylardan 1000 yıl sonra insanlık dünyayı terk etmiş, Nova Prime ismi verilen bir yeri yeni dünyaları ilan etmiştir. Cypher Raige ise 13 yaşındaki oğlu Kitai ile birlikte eski dünyalarına bir tura çıkar. Fakat bir asteroidin çarpması sonucu araçları dünyaya düşer ve Cypher Raige ölümcül bir yara alır. Oğul Kitai ise şimdi bu tehlikeli dünyada yaralı babasını kurtarmak içinkendisini kanıtlamak zorundadır.


PACIFIC RIM, Guillermo del Toro, ABD, 2013, Bilim-Kurgu


Hellboy serisi, Şeytanın Belkemiği, Yetimhane ve Pan'ın Labirenti filmleriyle tanıyıp büyük saygı ve sevgi beslediğimiz yönetmen Guillermo del Toro'nun yönetmen hanesinde adını görmek bile bu filmi seyretmemiz için başlıca neden, hatta tek neden bile olabilir. Hellboy ve Pan'ın Labirenti'nden bildiğimiz kadarıyla del Toro da yeri geldiğinde üstün bilgisayar efektleri kullanarak büyük bütçeli filmler yapabiliyor. Yine sadece fragman bile ortaya çıkan işin ne kadar "büyük" olduğunu gösteriyor. Dünyayı istila eden Kaiju isimli uzaylı dev yaratıklarla, onlarla savaşmak için insanoğlunun yaptığı ve kumanda ettiği Jaegers isimli dev robotların savaşını anlatan film her haliyle görülmeyi hak ediyor.

OBLIVION, Joseph Kosinski, ABD, 2013, Bilim-Kurgu



"Minority Report/ Azınlık Raporu" hatırına Tom Cruise'u bir bilim-kurguda  görmeye tahammül edebileceğimizi sanmaya devam ediyoruz bu filmle. "Tron: Legacy" ile tanıdığımız yönetmen Joseph Kosinski'nin kendi yarattığı aynı isimli çizgi romandan uyarladığı bir film Oblivion. Tron'dan yönetmenin bilim- kurguda ne kadar iyi şeyler yapabileceğini zaten biliyoruz, ama yine kıyamet sonrası bir zaman diliminde geçen bu filmin de fragmanı bizi büyük beklentiler içine sokuyor. Askeri bir yönetim Jack adında deneyimli bir askeri , insanoğlunun bir zamanlar "Dünya" diye adlandırdığı terk edilmiş bir gezegene keşif için yollar. İnsanlığın büyük yok oluştan önce nasıl koşullarda yaşadığını araştırmakla dahası yaşayan her hangi bir canlı olup olmadığını bulmakla görevlidir. İnsanlığın bir zamanlar yuvası olan Dünya gezegeni birtakım uzaylı canlılar tarafından işgal edilmiştir ve gezegende hala varlıklarını sürdürmektedirler. Jack tüm bunları araştırmakla görevliyken, karşısına hiç beklenmediği sürprizler de çıkacaktır.

 

STAR TREK INTO DARKNESS/ Uzay Yolu Bilinmeze Doğru, J. J. Abrams, ABD, 2013, Bilim-Kurgu


Daha önce ayrı olarak neden seyretmemiz gerektiğini anlattığımız yeni Star Trek serisinin ikincisi karşımızda. Bildiğimiz Star Trek evreninden farklı bir gerçeklikte devam eden yeni seri bu özelliği ile yeni bir uyarlama olmanın ötesine geçerek seyredilmeyi hakediyor. 


MAN OF STEEL/ Çelik Adam, Zack Snyder, ABD, 2013, Bilim-Kurgu


Malum, Zack Snyder dediğimiz şahsiyet önce "Watchmen" gibi bir abideyi önümüze dikti, ardından da "300" gibi efektlerden ibaret bir canavarı yarattı. Böyle bir adamın Süperman'i nasıl yorumlayacağı açıkçası bu filmi merak etmemiz için yeterli bir sebep. Ancak yapımcı olarak Christopher Nolan'ı da görünce beklentilerimiz elbette iki- üç katına çıkıveriyor birden. Sonuçta her ikisinin de işlerini ve işlerinde ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz, ama fragmandan anladığımız kadarıyla Nolan, Süperman'i de biraz "karartmış" gibi görünüyor. Zira fragmanda bu süper kahramanın daha da dramatize edildiğini görebiliyoruz. Süperman çocukluğumuzdan beri hem çizgi-roman hem de film olarak çok fazla sevmediğimiz bir kahraman olmasına rağmen, yeni filmin dramatik yapısının ağır basacak olması ona karşı sevgimizi bir nebze de olsa arttırıyor. Ne de olsa süper kahramanların o süper değil de, dramatik yanlarını görmek bizi insan olarak onlara daha da yakınlaştırıyor (ki bunu en iyi yapan süper kahraman hem çizgi-romanda hem de filmde Örümcek Adam'dır.).


IRON MAN 3/ Demir Adam 3, Shane Black, ABD, 2013, Bilim-Kurgu


Demir Adam çizgi-roman olarak çok fazla takip ettiğimiz bir eser değildi, ancak okuduğumuz kadarıyla film serisi çizgi-romanın ruhunu kısmen yakalamış bir seri oldu. Çizgi-romandaki hareket/aksiyon ve Demir Adam'ın yerindeki ve dozundaki espiri anlayışı filmlerde de karşımıza çıktı. Ancak yine fragmandan anladığımız kadarıyla, bu sefer Demir Adam da daha dramatik olarak karşımıza çıkacak. Elbette süper kahramanların daha dramatik olarak karşımıza çıkmasından şikayetçi değiliz, saf aksiyon yerine biraz da dramatik yapılarını görmek bizi de memnun eder. Hatta en iyi çizgi-roman uyarlamalarının kahramanındaki bu dramatik yapıyı da filme akratarabilen/yansıtabilen filmler olduklarını unutmamak gerekir. Süper kimliğini saklama gereği duymayan ve Demir Adam olduğu tüm dünyaca bilinen milyarder mucit Tony Stark, bu sefer özel hayatını da yok eden çok kuvvetli bir düşmana karşı savaş veriyor.


13 Aralık 2012 Perşembe

CAPRICORN ONE/Hükmedenler, Peter Hyams, ABD-İngiltere, 1977, Macera, Bilim-Kurgu

Capricorn One, veya Türkiye'de gösterildiği adıyla Hükmedenler, zamanında ABD tarihindeki en büyük komplo teorilerinden birinin oluşmasına ön ayak olmuş ve orjinal senaryosu daha sonra kitaplaştırılmış bir filmdir. İnsanoğlunun aya ayak basmasından 8 yıl sonra çekilen film benzer bir konuyu ele almaktadır.Bu bir rastlantı mıdır, yoksa bilinçli bir davranış mıdır bilemeyiz ama bir şekilde senaryoda savunduğu 'komplo teorisi'ni senaryo ve kitaptan daha öteye taşımıştır Capricorn One. Filmin ilginç konusuna gelecek olursak, insanoğlunun aya ayak basmasının ardından, ABD gözünü insanlı Mars uçuşlarını gerçekleştirmeye dikmiştir. 1970'lerin sonunda da teknik ve maddi açıdan bu amacına ulaşır NASA ve filmin başladığı noktada insanlı ilk Mars yolculuğunu gerçekleştirmek üzere tüm çalışmalar tamamlanmıştır. Herşey hazır olup da Mars'a gerçekleştirilecek yolculuğun günü geldiğinde  özel seçilmiş 3 astronot uzay mekiğine binerler ve...
İşte filmin bundan sonrası 1969'da gerçekleştirilen ay yolculuğunun "aslında gerçekten yapılmadığını, yani aya gerçekten gidilmediğini" öne süren komplo teorisinin ortaya çıkış noktasıdır. Zira mekiğin kalkışına dakikalar kala programdan sorumlu başkan Dr. James Kelloway astronotların yanına gelerek onları mekikten çıkarır ve onları çölün ortasında yer alan bir tesise götürür. Ancak tüm bu hengame sırasında geri sayım da devam etmektedir ve zamanı geldiğinde mekik de uzaya gönderilir. Ancak mekik Mars'a gitmek yerine yörüngede bekletilir. Anlaşılacağı üzere, ne astronotlar uzaya çıkmıştır, ne de uzaya gönderilen mekik Mars yolculuğu programı çerçevesinde Mars'a gitmiştir. Gerçekte olan şeyse, Mekiğin kalkışından iki ay öncesinde yaşam destek ünitesinin çalışmadığının anlaşılması ve Mars yolculuğu gerçekleştiği taktirde üç hafta içinde astronotların öleceğinin hesaplanmasıdır. Ancak ABD başkanı, kongrenin yoğun baskıları altında gerçekleşen bu programın iptal edilmesi durumunda seçimi kaybedeceğini, Rusya ile olan uzay yarışına ayrılan fonların tehlikeye girebileceğini ve böylece uzay yarışında Rusya'nın gerisine düşeceklerini düşünmektedir. Bu nedenle başkan programı iptal ettirmez ve kalkış planlandığı gibi gerçekleşir; ama astronotlar kalkıştan hemen önce mekikten çıkarılacak, uzaya fırlatılan mekik ise Mars'a gitmiş gibi gösterilip yörüngede tutulacaktır. Astronotların çöl ortasında götürüldükleri tesisin bir kısmı ise Mars gezegeninin yüzeyi şeklinde düzenlenmiştir ve mekik sözde Mars'a varıp astronotlar yüzey yürüyüşü yapacağı sırada, önceden düzenlenmiş bu stüdyodaki çekimler canlı bağlantıyla dünyaya gösterilecektir. Böylece ABD de Mars yolculuğunu sorunsuz gerçekleştirmiş olacaktır. 260 gün sonra mekiğin dönüşüyle Mars yolculuğu tamamlandığında ise, kurtarma ekipleri gelmeden önce astronotlar helikopterle kapsülün düştüğü yere götürülüp kapsüle yerleştirilecekler ve kurtarma ekipleri geldiğinde de gidip dönmüş gibi davranacaklardır. Dönen tüm bu dolaplardan iki kişi dışında, Houston dahil kimsenin haberi yoktur. Ne var ki tüm bunlar olurken beklenmedik iki durum gerçekleşir: Önce Houston'daki bir iletişim teknisyeni bir test yaparak gelen sinyallerin uzay aracı vericisinden daha yakın bir noktadan geldiğini saptar ve durumu üstlerine bildirir ama konsolda bir arıza olabileceği cevabıyla geçiştirilir. Teknisyen bununla yetinmeyip durumu gazeteci bir arkadaşına da anlatır, ama bir süre sonra kendisi esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolunca gazeteci arkadaşı da durumdan iyice şüphelenir. İkinci ve en büyük aksilik ise mekiğin dünyaya dönüşünde yaşanır. Houston Hava Üssü'nde, astronotların içinde bulunması gereken kapsülün ısı kalkanlarının durumunu gösteren sinyaller kırmızıya döner ve Capricorn One ile iletişim kesilir. Isı kalkanlarının çalışmaması, kapsülün atmosfere girişte yanması ve astronotların da ölmesi anlamına gelmektedir. Bu durum ise, aslında Mars'a gitmemiş olan üç astronotun da yaşamaması gerektiği anlamına gelmektedir.
Şimdi bu üç astronot, devlet tarafından düzenlenen bu komplonun ortaya çıkmaması için ortadan kaldırılmalıdır. Ancak iletişim teknisyeni tarafından uyarılan gazeteci, bir süre sonra kendi hayatı da tehlikeye girecek olsa, olayın üzerine giderek Mars yolculuğunun ardında yatan gerçekleri açığa çıkarmaya kararlıdır. Ancak finalde üç astronottan sadece bir tanesi çöldeki tesisten kaçıp hayatta kalmayı başarır, diğerleri komplonun açığa çıkmaması uğruna öldürülürler; ama hayatta kalan bir kişi tüm gerçeği ispatlamaya yetecektir.
Bugün, 1969 yılında ABD'nin gerçekten aya gitmediğine inanan azımsanmayacak sayıda insan vardır ve bunlar bu görüşlerini belli kanıtlara dayandırmaktadırlardır. Bu filmde de Mars'a inen uzay aracından Mars yüzeyine ayak basma ve yürüme sahnesi; neredeyse ay yüzeyindeki yürüyüşte çekilen görüntülerle birebir aynı olacak şekilde kurgulanmıştır. Bunu özellikle mi yapmışlardır, bizlere birşey mi anlatmaya çalışmaktadırlar bilemeyiz; belki de eldeki tek kayıt o olduğu için ona gönderme yapmışlardır, belki de nihayetinde onun da bir 'kayıt' olduğunu vurgulamak istemişlerdir. Yine de filmdeki 'Mars' kelimelerini çıkarıp yerine 'Ay'ı koyarsak ortada "ay yolculuğunun gerçekte yapılmadığı üzerine" komplo teorisi anlatan bir film olduğunu görürüz. Film ve ay yolculuğu komplosu, ünlü İtalyan çizgi roman serisi ATLANTİS/Martin Mystere'in Türkiye'de kasım 2012'de yayınlanan sayısında "AY KOMPLOSU" isimli bir maceraya konu olmuştur.
Ünlü Alman Rock grubu Rammstein da "America" isimli parçasının klibinde "Ay komplosu"na gönderme yapmaktadır. Grup elemanlarının göründüğü sahneler hep ay yüzeyinde geçmekte ve aslında aya gidilmediğini savunan teorinin bize gösterdiği kanıtları canlandırmaktadır (ayak izleri, bayrak, gölgeler vs.).

Kısaca Capricorn One senaryosunun çıkış noktası, sonradan yarattığı tartışmalar ve diyalogları için mutlaka seyredilmesi gereken bir film. Eski bir film olmasına rağmen etkisinden birşey kaybetmeyen filmin, aynı zamanda Türkçe'ye de çevrilmiş olan bir kitabı da olduğunu söylemekte fayda var. Türkçesi 1980 yılında Milliyet Yayınları tarafından yayınlanan romanı bulması zor da olsa, aramaya değer.


3 Aralık 2012 Pazartesi

GELECEK PROGRAM: STAR TREK INTO DARKNESS/ UZAY YOLU BİLİNMEZE DOĞRU, J. J. Abrams, ABD, 2013, Bilim-Kurgu

Gelecek program başlığında verdiğimize bakmayın, başka seçeneğimiz olmadığı için böyle andık filmi. Aslında uzak gelecekteki programda yer alan bir film Star Trek/ Uzay Yolu'nun bu ikinci filmi. Bilindiği üzere Uzay Yolu ve Uzay Yolu Yeni Nesil'in TV dizisi ardından çevrilen sinema uyarlamaları ardından, seri tekrar en başa Spock ve Kaptan Kirk'lü, hepimizin zamanında (bir 30 yıl önce kadar) TV'lerde izlediği orjinal Uzay Yolu hikayesine dönüş yapmıştı J. J. Abrams'ın yönetmenliğinde. "The Future Begins/ Gelecek Başlıyor" tanıtım cümlesinden yola çıkan 2009 yapımı ilk film, finale doğru gösterdiği 129 yıl sonrasından geçmişe gelen Mr.Spock ile aslında bize Uzay Yolu'nun farklı bir gerçeklik boyutundaki maceralarını anlatmanın ipucunu veriyordu. Hatırlarsanız orada Kirk, yaşlı Mr. Spock'a (ki orjinal seride Mr. Spock'ı canlandıran Leonard Nimoy canlandırmıştı onu da) "Zamanda geri giderek hepimizin hayatlarını değiştirmiş oldunuz" demişti ve ilk filmdeki olay akışı orjinal serideki olay akışından tamamen farklıydı. Abrams burada yönetmenlik dehasını kullanarak bize aynı hikayeyi başka bir zaman gerçekliğindeki şekliyle anlatmayı seçmişti. Böylece aynı hikayeyi baştan, bildiğimiz şekliyle değil; onu değiştirerek ve bilmediğimiz bir şekilde anlatarak bir 'yeniden çevrimden' fazlasını yapmıştı.
05.17.2013'te gösterime girecek ikinci filmin ayak sesleri de yavaş yavaş gelmeye başladı. İlk fragmanı 14 Aralıktan itibaren "The Hobbit: An Unexpected Journey"in öncesinde  yayınlanmaya başlayacak olan filmin afişleri de görücüye çıktı. Henüz konusu hakkında ve özellikle kötü adamı hakında fazla detay bulunmayan filmin bir tek  synopsis'i yayınlanmış durumda şimdilik:
"Atılgan’ın mürettebatı eve geri çağrıldığında, kendi organizasyonları içinde durdurulamaz bir terör gücünün donanmayı ve temsil ettiği her şeyi parçaladığını, dünyamızı bir kriz içinde bıraktığını görürler. Bitirmesi gereken şahsi bir kavgası olan Kaptan Kirk, tek kişilik kitle imha silahını yakalamak için savaş alanına doğru özel bir arayış başlatır. Kahramanlarımız yaşamla ölüm arasında destansı bir santraç oyununa sürüklenirken, aşka meydan okunacak, dostluklar parçalanacak ve Kirk’ün geride bıraktığı tek ailesi olan müretebatı için fedakarlıklar yapması gerekecek."


1 Aralık 2012 Cumartesi

ÖZEL DOSYA: ADINI AFİŞE ETMEYEN FİLMLER

Film tanıtımlarında iki unsurun çok önemli olduğunu hepimiz biliriz: Fragman ve afiş. Hatta sadece bu ikisinin güzelliğine aldanıp filme gider, bazan memnun olarak bazan da hayal kırıklığıyla sinema salonunu terk ederiz. Ancak bu fragman ve afişin, 7.sanat sinemadan türemiş ayrı birer sanat olarak karşımıza çıktığı gerçeğini değiştirmez. Bazan filmlerin afişlerine isimlerini koca koca harflerle yazsalar da dikkatimizi çekmezken, bazan da sadece tek bir sembol bile bizi cezbetmeye yeter. İşte bazı filmler, ki biz onlara "Adını Afişe Etmeyen Filmler" diyoruz, tanıtım afişlerinde isimlerine yer vermeye gerek duymazlar. Gerçekten de, görünce sizin de hak vereceğiniz gibi buna hiç gerek olmayabilir kimi zaman. Aşağıda listelenen filmler bunlara örnektir; özellikle ilk filmin getirilerini kullanan 'seri filmler' ve kahramanının adıyla özdeşleşen filmler oldukları için 'süper kahrman filmleri' bunu en iyi yapan örnekler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak sizin de görebileceğiniz gibi aralarında 'ilk veya tek filmler' de yok değildir. Biz de onların çekiciliğini bozmamak için filmlerin isimlerini vermiyoruz, ama görünce hepsini tanıyacağınızı da biliyoruz. (Ufak bir not düşelim: Afişlerin altında zamanımızın bir getirisi olarak yer alan web sayfası adreslerini görmezden geleceğiz artık.)