11 Temmuz 2014 Cuma

ARAYAN BULUR: "V For Vendetta'nın Gerçek Yüzü"

Biliyorsunuz "Arayan Bulur" başlığımız, kişilerin arama motoru Google'da arayıp da Google'un da o kelime için kişiyi bizim blogumuza yönlendirdiği, ama hiçbir şey bulamayıp geri döndüğü kelimeleri bir dahaki aramasında geri dönmesin diye açıklamayı amaçlamaktadır. Daha önce "Gözlük takıp görülen uzaylı filmi" arama cümlesi ile başlattığımız bu başlık, "V For Vendetta'nın Gerçek Yüzü" ile devam ediyor. Zira "V For Vendetta" filmi boyunca maskeyle dolaşan kahramanımız V.'nin gerçek yüzü ya da maskenin altındaki yüzü herkese dert olmuş durumda, Google'da o kadar çok aratılıyor ki şaşarsınız.
"Remember, remember, the fifth of november!"
"V for Vendetta"daki maskeli kahramanımız "V." film boyunca yüzünde bir Guy Fawkes maskesi ile dolaşır ve film boyunca maskeyi yüzünden hiç çıkarmaz. Daha doğrusu film süresince sadece bir kere çıkarır maskeyi, ama onda da gene yüzünü değil maskeyi görürüz. Maske dışında, V'nin başına taktığı bir uzun peruk ve son olarak da kostümünün tamamlayıcısı bir püriten şapkası vardır. Yani başındaki her bölge hiçbir yer görünmeyecek şekilde kapatılmış olur bu şekilde. Aynı şekilde bedeninin başka bir yerinde de tenine dair bir açıklık göremeyiz, ellerinde sürekli hiç çıkmayan bir eldiven vardır. Aslında ellerini bir sahnede kısa bir an görürüz (Evey'e yemek yaptığı ve Evey'nin sessizce arkadan geldiği sahne) ve gördüğümüz kadarıyla tamamen yanık iziyle kaplıdır elleri. Ancak Evey de gördüğü için hemen tekrar giyer eldivenlerini.
Film boyunca V'nin geçmişine ait çok fazla bilgi verilmez bize, V ile ilgili olarak verilen bilgilerin çoğu aslında yaşadığı toplumun da başına gelen ve iktidara yerleşen faşist yönetimin sebep olduğu şeylerdir. Filmin V'nin geçmişiyle ilgili bir geridönüş/flashback sahnesinde faşist iktidarın homoseksüelleri, beyaz ırktan olmayanları, Hıristiyan olmayan ve diğer ezilmişleri topladığı Larkhill'deki kampı görürüz. Burada insanlara işkence edilerek çeşitli ilaç deneylerinde kullanılmaktadırlar (V'nin acıya karşı o insanüstü dayanıklılığının sebebi de buradaki deneylerdir). V de işte bunların arasındadır, kimbilir belki önümüzden sıra sıra geçen insanlardan biridir? Bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey kendisinin 5 numaralı hücrede kaldığıdır; ancak hücresinin kapısında 5 rakamının Latince karşılığı vardır, yani "V". Bir gece Larkhill'de büyük bir yangın çıkar veya çıkartılır(!). Yangın sırasında 5 numaralı hücreden bir adam çıkar, her tarafı/bütün bedeni yanmış, teni erimiştir, ama asla dik duruşunu bozmaz, sanki hiç acı çekmiyor gibidir. İşte bu kişi, tenini kaybetse de tinini küllerinden yeniden doğuran "V"dir... Tıpkı Nazım'ın dizelerinde dediği gibi; "Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa."
"Sen yanmasan? Ben yanmasam? Biz Yanmasak? Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?"
Yani, V'nin görsel olarak, tensel olarak bir yüzü yoktur; yangın sırasında tamamen yanmıştır. Ancak o bunu kendi lehine çevirmiş, intikamın ve toplumun sembolüne dönüşmüştür. Çünkü maskenin altındaki yüzün hiçbir önemi yoktur; onu, sen de ben de takabiliriz. Hatta V'den sonra maskeyi Evey takarak ona bir nevi ölümsüzlük kazandırır. Artık "V" bir kişi değil, ölümsüz bir kavrama dönüşmüştür. Zira Evey'den sonra da onu başka biri takacaktır- filmde değilse bile çizgi romanda böyle (Burada Kızılmaske çizgi romanını hatırlayın. Onun da yüzünü sadece ailesi görebilirdi. Çünkü yerlilerin "Ölümsüz Ruh" dedikleri Kızılmaske yüzlerce yıldır yaşamaktaydı. Ama aslında olan maskenin babadan oğula geçtiğiydi, yüzünü kimse görmediği için hekes onu ölümsüz sanıyordu.).
"V"nin de dediği gibi;
"Bu maskenin altındaki et ve kemiklerden oluşan yüz, benim benliğime ait değil."
"Bu maskenin altında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var, ve fikirler kurşun geçirmez!"
İşte bu da "V" maskesinin ardındaki gerçek oyuncu: Hugo Weaving.

3 Temmuz 2014 Perşembe

PINTU TERLARANG aka. FORBIDDEN DOOR/ Yasak Kapı, Joko Anwar, Endonezya, 2009, Gerilim, Gizem


Gizemini finale kadar koruyan ve son on dakikasında ekranı kanla kırmızıya boyamasıyla tam Tarantino'luk film dedirten, sonunda ise Shyamalan'a rahmet okutacak derecede bize ters köşe yaptıran nevi şahsına münhasır bir Endonezya filmi var karşımızda. Konusu ve senaryosuyla neresinden tutsak elimizde kalacağından ve bir sürpriz bozan (spoiler) açık etmeden konuyu anlatamayacağımızdan en baştan sizi uyaralım. Ancak kesinlikle final sürprizine ilişkin bir ipucumuz olmayacak yazıda en azından onun garantisini verelim. 
Gambir hamile kadın heykelleri yapan bir heykeltraştır. Yaptığı bu heykeller ilginç bir şekilde insanlar tarafından çok beğenilmekte ve hem kendisini hem de galericisini zengin etmektedir. Başta bu heykeller olmak üzere filmdeki her şeyin aslında bir sırrı var, ama en azından heykellerin sırrını öğrenmek için fazla beklemiyorsunuz. Asıl çözülmesi gereken sır, Gambir bu heykelleri yapmaya başlayıp Talyda ile evlendikten sonra ortaya çıkıyor. Düğünden sonra, planlarını Talyda'nın çizdiği ve Talyda'nın mimar babasının da inşa ettiği eve taşınan Gambir, bir gün çalan kapıya bakmaya gittiğinde kapıda hiç kimseyi bulamaz. Ama eşikte  "Yardım Et" yazan bir yazı vardır. Bu andan sonra "Yardım Et" yazısı her yerde karşısına çıkmaya başlar Gambir'in. Önce tesadüf olabileceğini düşünse de sonradan bir de "Yardım Et" diye fısıldayan sekiz yaşındaki bir çocuğun görüntüsü musallat olur Gambir'e. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de evindeki atölyesinde çalışırken tesadüf eseri atölyesindeki büyük dolabın arkasına gizlenmiş, asma kilitli kırmızı bir kapı bulur Gambir. Tam kapıyı açmak için baltayla girişmek üzereyken Talyda gelir ve "Sakın açma Gambir" der, "O kapıyı sakın açma.". Gambir onu dinler ve kapyı açmaktan vazgeçer; kapıyı da bu sefer önüne bir göz resmi asarak saklar ve filmin finaline kadar kapının varlığını unutur. Daha sonra kendisinden yardım isteyen çocuğu aramaya devam eder ve çevresinde görmeye devam ettiği "Yardım et" yazılarından birine eşlik eden "Herosase" yazısı onu aynı isimli çok özel ve gizli bir kulübe götürür. Bir arkadaşının aracılığı ile üye olduğu kulübün tek şartı vardır "Ne olursa olsun hiç soru sormamak.". Çünkü bu kulüpte üyeler özel odalardaki TV'lerden şehirdeki evlere yerleştirilmiş gizli kameralar aracılığı ile bir nevi "reality şov" izlemektedirler. Kendilerine verilen menüden istedikleri kişiyi/konuyu seçerek onun kanalından her şeyi izlemektedirler. Gambir ise burada bir "tesadüf" sonucu kendisinden yardım isteyen çocuğun görüntülerini görür: Çocuğa anne ve babası tarafından baskı ve şiddet uygulanmaktadır görüntülerde...
Evet, bundan ötesi sürpriz bozanını açık etmek olacağından fazla detaya girmiyoruz konuyla ilgili, ama filmi izleyince göreceksiniz ki yönetmen/senarist Joko Anwar, senaryo olarak Shyamalan'a ve filmdeki "şifreler"le de ünlü dizi "Lost"un yapımcısı ve yaratıcısı J. J. Abrams'a rahmet okutacak nitelikte. Bu şifrelerle Joko Anwar yabancı forumlarda çoktan Yahudi/Siyonist damgasını yemiş bile. Biz de özellikle filmi seyredecekler için bunlardan bazılarını size gösterelim dedik:
1. 42651378
1. 42651378: Lost'tan aşina olduğumuz sayısal bilmeceler burada da söz konusu. Gambir'in üye olmak için gittiği "Herosase" isimli kulübün müdürü Ibu Mona'nın kapısında görülen rakamlar, 42651378... Bu rakamlar aslında bir anagram olan kulübün adı "Herosase"yi gerçek anlamına dönüştürmek için kullanılan rakamlar. Şöyle ki,
Önce Herosase'deki harfleri sayısal olarak işaretliyoruz:
H  E  R O  S  A  S  E
                                                                   1  2  3  4   5  6   7  8
sonra da bize verilen rakamlardaki gibi harfleri sıralıyoruz:
                                                                  4  2  6  5  1  3  7  8
                                                                  S  E A  H  O R S  E  
böylece anagramı yapılan kelime Seahorse/ Denizatı ortaya çıkıyor. Denizatı ise çok geniş anlamları olan bir kelime ve hayvan. Mesela denizatı uzak doğuda iktidarsızlığın tedavisinde kullanılıyormuş, ki kahramanımız Gambir'in de böyle bir sorunu var. Kunopegos isimli Denizatı şeklinde tasvir edilen bir düşmüş melek de var mitoloji de, ki bu tanım Gambir'e çok uyuyor. Ayrıca denizatlarında erkeklerin hamile kalıp doğum yapması gibi mucizevi ve doğanın kendi düzenine ters bir üreme şekilleri söz konusu ki bu da Gambir'le yakından alakalı bir durum sayılır.
2. Pin-up reklamları
2. Pin-Up Reklamlar: Filmde bir kaç kere karşımıza çıkan ve daha çok 1950'lerin ABD'sinde görülen "pin-up" kızlarından birinin olduğu reklam panoları. Dikkat ederseniz her ikisi de subliminal bir slogan içermekte ve sözde daha mutlu ve düzenli bir yaşam düşüncesini empoze etmektedirler. Sağdaki kırmızı panoda "BE A GOOD WIFE. GET A JOB" yazmakta; yani "İyi bir eş olun. Bir iş edinin." demekte. Soldaki yeşil panoda ise "WELCOME TO THE SMILING LAND" yazmakta, yani "Gülen yüzler ülkesine hoşgeldiniz." demekte ve genelde de panodaki reklam figürlerinden kadınların hedef alındığını görmekteyiz. Ancak filmin finalinde görüyoruz ki bu panolar tamamen yalan. Üstelik panoların ne kadar sıcak renkler içerdiğine de dikkat edin...
3. Ra'nın Gözü veya Tek Göz
3. Ra'nın Gözü veya Tek Göz: İşte yabancı forumlarda Joko Anwar'a mason etiketinin yapıştırılmasının nedenlerinden bir tanesi. Artık hepimizin başta amerikan doları üzerindeki piramitte yer alan "tek göz"den ve bir çok İlluminati simgesinden aşina olduğumuz göz simgesi burada da karşımıza çıkıyor. Gambir'in atölyesinde bulduğu kırmızı kapıyı saklamak için üzerine astığı tabloda bir "tek göz" resmi yer almakta. Her ne kadar bir çok forumda bu masonik veya büyüsel bir simge olarak yorumlansa da, biz bunu asıldığı yeri de göz önünde bulundurarak, Gambir'in içsel gözü veya üçüncü gözü olarak yorumluyoruz. Zira gözden önce kapıyı büyük bir dolap saklıyor ve hepimiz eninde sonunda çocukluğumuzda dolapların içinden çıkacak bir canavar beklemişizdir. Burada ise canavar dolabın ardından geliyor. Ya da en kötü ihtimalle röntgenciliğe doymayan "Big Brother"ın gözü de olabilir. Sonuçta şehirdeki her evde bulunan gizli kameralarla insanlar birbirlerini izliyorlar. Tabii bu küçük bir hücrenin gözetleme deliğinden sizi gözleyen birisinin de gözü olabilir.

4. Pergel ve Gönye
4. Pergel ve Gönye: Her şeye rağmen Joko Anwar'ı mason etiketinden kurtaramıyoruz. Gambir'in Herosase'de seyrettiği TV'nin bekleme sinyali olarak karşımıza masonluğun en büyük ve yaygın sembollerinden biri çıkıyor: Pergel ve gönye. Eğer dikkat ederseniz aynı semboller filmin afişinde de arka fon olarak kullanılmış. Henüz seyretmesek de Anwar'ın önceki filmi "Dead Time: Kala"da da bu tür masonik ve büyüsel simgeler sıkça kullanılmış.
5. Modus & Anomali
5. Modus & Anomali: Filmdeki gizemli kulüp "Herosase", Modus ve Anomali sokaklarının kesiştiği köşede yer almaktadır. "Modus", alışkanlık haline gelmiş davranış anlamındayken, "Anomali" de sıradışılık, anormallik anlamına gelmektedir (Matrix'i hatırlayın, Neo bir anomaliydi). Bu durumda Herosase de, pin-up reklamlarıyla düzenli bir yaşam fikri empoze edilen insanların sıradan hayatlarını biraz da olsa sıradanlıktan kurtarmak için gittiği bir yer haline gelmektedir. İşin ilginç tarafı "Modus & Anomali", Anwar'ın bir sonraki film projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 

6. Kader Çarkı
6. Kader Çarkı: Gambir, Herosase'ye üye olup TV izlemek için ilk odaya çıkışında kamera onun merdivenleri çıkışını aşağıdan çeker. Spiral şeklinde yukarı doğru tırmanan merdivenlerin tepesinde bir çark göze çarpar. Bu antik dönemden beri hep aynı şekilde tasvir edilen "kader çarkı"dır aslında. Gambir merdivenleri çıktıkça kendi kaderine doğru yol almaktadır ve sonunda bu kaderin ne kadar oyunbaz olduğunu görecek ve çarkın dişlileri arasında ezilecektir... 

Son  olarak, bir şifre yerine geçer mi bilemiyoruz ama filmin afişi 2007 yapımı "Los Chronocrimenes aka. Timecrimes/ Zaman Suçları" ve 2009 yapımı "Triangle/ Üçgen" filmleri ile inanılmaz derecede benzeşiyor. Her ne kadar Pintu Terlarang, konu olarak neredeyse aynı olan diğer iki filme uzaktan bir selam dursa da sonuç olarak her üç filmde de "maske"yle kendini diğerinden veya diğerlerinden saklama olayı mevcut. Çünkü maskenin ardında ne olduğunu bilmek herkes için zararlı olabilir.
Eninde sonunda hepimizin var bir gizlisi saklısı...

İşte böyle kafa karıştırıcı simgelerle dolu bir film Pintu Terlarang ve sonuna kadar seyredilmeyi hak ederken, yönetmen ve senaristi Joko Anwar da takip edilmeyi hak ediyor. Hollywood onun senaryolarını alıp, içine etmeden önce, bütün ön yargılarınızı bir kenara koyup (hani Endonezya filmi olması size pek cazip gelmeyebilir) gidin ve seyredin onun filmlerini...
"-Ama biri senden bir kapıyı açmamanı isterse o kapıyı hiç açma.
- Kapı mı? Ne kapısı peder?
- Yasak kapı. Herkesin vardır.
- O olduğunu nereden bileceğim?
- Açana kadar bilemezsin!"
(Sizce de biraz Schrödinger'in Kedisi'ni hatırlatmadı mı? Kutuyu açarsan kedi ölür, açmazsan orada olduğunu bile bilemezsin, ama kedi yaşamaya devam eder...)
"I see dead people"... Ölü insanlar görüyorum, ama zaten hiçbiri gerçekten yaşamamışlardı!
                                        Pintu Terlarang             IMDb              rotten tomatoes