9 Şubat 2015 Pazartesi

EKSK SYFLR (Eksik Sayfalar), Ozan Çobanoğlu, Türkiye, 2013, Dram, Gizem

Hollywood filmlerinde sıkça gördüğümüz, "bir gün hiç tanımadıkları bir yerde uyanan bilmem kaç kişinin neden orada olduklarını anlama çabası" şeklinde özetlenebilecek bir konunun yerli uyarlaması olarak karşımıza çıkıyor Eksik Sayfalar. Ancak burada bir fark var, daha önce çalıştıkları şirketin patronunun intihar etmesi sonucu zan altında kalan ve haklarında yolsuzluk soruşturması açılan, çok da sağlam pabuç olmayan 8 kişi, batmakta olan eski şirketlerini satın alan gizemli bir "Patron" tarafından kendi adına çalışmaya zorlanırlar. Bayıltılarak gizemli bir mekana götürülen çalışanlar burada düzenlenmiş olan bembeyaz ofiste üç gün boyunca kendilerine verilen satış görevlerini sadece telefonda konuşarak halledecekler, gün sonunda en az geliri elde eden kişinin de işine son verilecektir; tabii bu durumda "işe son verme"nin ne anlama geldiğini söylemeye de gerek yok sanırız. 8 kişi bir yandan kendilerine verilen görevleri kimse kovulmasın diye dengeli bir şekilde yapamaya çalışırken, bir yandan da "Patron"un amacını öğrenmeye çalışırlar; ancak patronlarının amacı çok farklıdır.
Filmin adı "Eksik Sayfalar", aslında görünürde çok parlak birer özgeçmişe sahip bu 8 kişinin özgeçmişlerinde yer almayan yani eksik olan yasadışı veya insanlık dışı faaliyetlerinin yer aldığı sayfalara gönderme yapıyor. Çünkü ya halihazırda ya da hayatlarının bir aşamasında bu 8 kişinin her biri ya bir yolsuzluğa, ya bir insanlık dışı harekete karışmış durumda ve yeni patronun her şeyden haberi var. Aslında patron da bu açıdan bakıldığında kurbanlarına birer hayat dersi vermeyi amaçlayan ünlü seri Testere'nin seri katili Jigsaw'ı hatırlatmıyor değil. Patron da kendi gizli amacına ulaşmaya çalışırken, bir yandan da bu 8 kişiye bir hayat dersi vermeye çalışıyor.
Genel olarak bakıldığında Eksik Sayfalar, Türk sineması adına yeni bir şeyler yapmayı deneyen ve bunda da gayet başarılı olan bir film. Özellikle filmin, Ozan Çobanoğlu'nun ilk yönetmenlik denemesi olduğu da düşünülürse yarattığı atmosferle Hollywood örneklerinden hiç de geri kalmıyor. Her şeyin bembeyaz renkte dizayn edildiği ofiste Ayşegül'ü canlandıran Tuvana Türkay kırmızı elbisesiyle filme sürrealist bir hava katarken, finalin de film boyunca saklanan gizemi tatmin edici bir şekilde yansıttığını da belirtelim. 
Kısaca Eksik Sayfalar hem yeni Türk sineması adına izlenmesi gereken, hem de genç yönetmeninin yeni işleri için desteklenmesi gereken bir film.

7 Şubat 2015 Cumartesi

FİLM REPLİKLERİ: PERSON OF INTEREST/ Şüpheli Şahıs, Jonathan Nolan, ABD, 2011- ... (Dizi: S4E11)

Takım Elbiseli Adam'la tanışın. Nam-ı diğer Reese...
Person Of Interest, IMDb'de 8.5 gibi oldukça yüksek bir puana sahip olan ve senaryosunu Christopher Nolan'ın kardeşi Jonathan Nolan'ın yazdığı kült olmaya aday bir dizi. Daha önce "Filmsel Kavramlar: Makine" başlığında da incelediğimiz dizide olaylar; cep telefonu konuşmaları, e-postalar, mobese ve güvenlik kameraları gibi her türlü teknolojik takip cihazı ile bütün nüfusu takip ederek ulusal bir terör olayına karışacak kişileri saptayıp bu kişilerin sosyal güvenlik numarasını "Kontrol"ün başında olduğu "Araştırma" adındaki hükümet birimine veren bir yapay zekanın etrafında dönmektedir. Ancak Makine terör olayları yanı sıra (devleti tehdit etmeyen) herhangi bir sıradan olaya karışarak maktül ya da katil olacak kişilerin de numarasını vermekte, ama hükümet bunları dikkate almamaktadır. Dizinin baş kahramanları Makine'nin yaratıcısı Harold Finch ve CIA'nın gözden çıkardığı eski bir ajan olan John Reese nam-ı diğer Takım Elbiseli Adam, bir ortaklık kurarak devlet için ilgisiz olan bu numaraların peşine düşerek onları kurtarmakta veya yakalamaktadırlar. Tabii bu ilk sezonun başlangıç konusu. Dizi sonraki sezonlarda öyle bir hal alıyor ki, Makine'nin karşısına onun prototipi Samaritan/ Hayırsever isimli başka bir yapay zeka ve başka örgütler çıkıyor. Bu arada dizinin çok acayip sezon finalleri yaptığına da dikkatinizi çekeriz.
Burada repliklerini alıntılayıp sizinle paylaştığımız bölüm ise 4. sezonun 11. bölümü. Efsane olmaya aday bir bölüm olarak karşımıza çıkan bu bölüm hakkında fazla detay vererek henüz seyretmeyenlerin ağız tadını kaçırmayalım diyerek bu bölümde geçen bir kaç repliği paylaşalım...

"Finch - Nasıl oynandığını öğretmemi istemiyor muydun? Her olası hamle farklı bir oyunu temsil eder. Daha iyi bir hamle yapacağın farklı bir evreni. İkinci hamleyle birlikte 72.084 olası oyun vardır. Üçüncüden sonra 9 milyon. Dördüncüden sonra…
Makine - 318 milyar.
Finch - Dünya üzerinde bulunan atom sayısından daha fazla sayıda olası satranç oyunu vardır. Hiç kimse hepsinin sonucunu tahmin edemez. Sen bile.  Yani ilk hamle korkutucu olabilir. Oyunun sonuna en uzak olduğun noktadır. Sen ve karşı taraf arasında sonsuz bir olasılıklar denizi vardır. Ama bu, aynı zamanda bir hata yaparsan neredeyse sonsuz sayıda çözüm yolu olduğu anlamına gelir. Yani sadece rahatlamalı ve oynamalısın…"

"Finch - Senin için bir saniye sonsuzluk gibi bir şey değil mi? Her şeyi dikkate almak için vaktin var. Ya da neredeyse her şeyi."

"Finch - Ama hiçbir şey hatırlamasan bile lütfen şunu unutma, satranç sadece bir oyundur ve gerçek insanlar birer taş değillerdir. Ve bazılarına diğerlerinden daha fazla değer veremezsin… Öğrenmen gereken ders bu dünyaya sanki bir satranç oyunuymuş gibi bakan herkes kaybetmeyi hak eder."

"Reese - Şakanın güleceğim kısmını bekliyordum." 

"Shaw - Ama sen de ölümünü harcamak zorunda değilsin. Öleceksen bile sevdiğin bir şey uğruna öl."

"Reese -Hadi çabuk Lionel.
Lionel - Böyle söyleyince bir faydan olmuyor."

"Root -Yaşadığın andan daha güzeli yoktur Sameen."

"Shaw -Hislerim mi? Ben bir sosyopatım. Benim hislerim yok.
Root - ve ben de ıslah olmuş bir katilim. Resmen birbirimiz için yaratılmışız."

"Shaw -Gördün mü Gary, hayat berbat. İnsan ırkına hoşgeldin."

"Root -Tadını çıkaramayacaksak dünyayı kurtarmanın ne anlamı var Harry?"

5 Şubat 2015 Perşembe

Death On Saturn's Moon aka. Ascension/ Satürn'ün Ayında Ölüm, John Krawlzik, ABD, 2000, Bilimkurgu


Daha önce Seyretmek İstediklerimiz başlığında da kısaca değindiğimiz ve varlığından artık ciddi ciddi şüphe etmeye başladığımız bu filmi uzun aramalardan sonra, nihayet bulup izlemeyi başardık.
2057 yılında geçen filmde özel araştırmacı Hayes, Satürn'ün Dünya'dan en uzaktaki ayı Titan'da bulunan bir maden araştırma üssündeki şüpheli bir ölüm veya ortadan kaybolma olayını araştırmak üzere bu üsse gönderilir. Hayes, uzay elbisesi olmadan atmosfere çıkarak ortadan kaybolan (veya ölen) Barnett'in lideri olduğu 3 kişilik araştırma ekibinin geriye kalan diğer iki üyesi Lippert ve Sterner ile bir sorgu kaydı gerçekleştirdikten sonra üste kaybolma olayıyla ilgili inceleme yapmaya başlar ve Lippert'le birlikte Titan'ın atmosferi ve sürekli esen fırtınası üzerine araştırma yapan Barnett'in laboratuvarında yıldız şeklinde garip bir saydam nesne bulur. Ancak yaptığı hiçbir sorgu veya araştırma onu Barnett'e ne olduğu sorusunun cevabına ulaştırmaz. Gerçekten kayıp mı olmuştur yoksa ölmüş müdür? Öldüyse bedeni nerededir?
Üç kişilik bir cast'ı, iki sayfalık bir senaryosu -çok fazla diyalog yok filmde- ve 5 dolarlık bir bütçesi (bir imdb yorumunda böyle diyordu) olmasına rağmen bizce Ascension seyredilmeyi hak edecek kadar merak uyandıran ve yoğun olarak Tarkovski etkisi taşıyan bir film. Bu etki en başta hem klostrofobik ve karanlık atmosferi, hem de Solaris'i hatırlatan senaryosunda açıkça görülebiliyor, zaten sonunda anlıyoruz ki Solaris'in Deniz'i neyse Titan'ın da Fırtına'sı aslında o'dur...

                                                     Resmi Web Sitesi                 IMDb