29 Ekim 2016 Cumartesi

LO CHIAMAVANO JEEG ROBOT aka. They Call Me Jeeg Robot/ Bana Jeeg Robot Derler, Gabriele Mainetti, İtalya, Macera, Dram, 2015

İtalyan yönetmen Gabriele Mainetti'den bir anti-süper kahraman şaheseri. Tabii süper kahramanımız İtalyan sinemasından çıkınca Marvel veya DC uyarlaması Hollywood filmlerinde gördüğümüz süper kahramanlardan oldukça farklı oluyor. Filmin anti kahramanı Enzo Ceccotti toplumun "anti-" eki ile başlattığı tüm kavramları bünyesinde barındıran bir kanunsuz. Filmin başında da çaldığı saatle polisten kaçarken görüyoruz onu. Saklanmak için girdiği Tiber nehri kenarındaki bir çöp gemisinde da fark edildiğinde gemiden sarkarak Tiber'in sularında saklanmaya çalışıyor. Ancak bu sırada geminin altında yer alan kimyasal atık dolu varillerden birinin içine düşünce süper güçlerini kazanıyor. Kimyasalların etkisiyle bir kaç gün acılar içinde yatsa da sonunda ayaklanıyor Enzo ve ilk işi para kazanmak için alt kat komşusu Sergio'nun bir inşaatın 9.katında iki uyuşturucu kuryesinin midesindeki eroin torbalarını çıkarmasına yardım etmeye gidiyor. Ancak bu sırada kuryelerden birinin midesindeki eroin torbası patlayınca ölüyor ve diğeri de Sergio'nun silahını alıp Sergio'yu öldürüyor sonra da Enzo'ya ateş ediyor. Ancak hem vurulan hem de 9.kattan aşağı düşen Enzo hiç yaralanmadan kalkıyor oradan. Evine döndüğünde yanlışlıkla evinin metal kapısına da bir yumrukla delik açınca güçlerinin farkına varmış oluyor. Tahmin edileceği gibi Enzo, Marvel'in Luke Cage'i gibi yaralanmaz/kırılmaz ve çok güçlü bir insana dönüşüyor. Ne varki süper güçlerle donatılan Enzo'nun ilk işi bir bankomatı kökünden sökerek evine götürmek oluyor. İkinci işi ise çaldığı paralarla evini porno dvd'leriyle doldurmak. Güvenlik kamerasının çektiği görüntüler de Youtube'a yüklenince bir anda "süper suçlu" olarak anılmaya başlanıyor Enzo.
Aslında film bir anlamda "Nasıl süper kahraman olunur?" veya "Süper güçleri olan bir insan sadece kahraman mı olmalıdır, neden insanlara yardımcı olmalıdır?" sorusunun cevaplarını arıyor. Bu konuda Enzo'nun yol göstericisi arkadaşı Sergio'nun şizofren kızı Alessia oluyor. Günlerini 1975'lerin ünlü manga ve animesi Steel Jeeg/Kotetsu Jeeg izleyerek/okuyarak geçiren ve dünya algısını da bu manganın kahramanları üzerinden oluşturan Alessia, Enzo'nun güçlerini görünce onu mangadaki dev savaşçı robot Steel Jeeg/Çelik Jeeg'in baş kısmına hükmeden Hiroshi Shiba olarak görüyor. Ancak karşısındaki geçimini hırsızlık yaparak sağlayan, geri kalan zamanını da TV karşısında porno film izleyip masturbasyon yaparak geçiren ve "hiç arkadaşı olmadığına" inanan Enzo olunca, Alessia'nın kafasındaki "süper güçlü iyi kahraman" hayali zarar görüyor. Neredeyse bütün film boyunca Alessia, Enzo'yu süper güçlü kişilerin insanlara yardım etmesi gerektiği konusunda eğitmeye, Enzo'yu doğru yola döndürmeye çalışıyor. Kendisine "Kimseyle arkadaş değilim." diyen Enzo'ya "Herkesin arkadaşı olmalısın sen. Birini kurtardığında hissedeceğin neşeyi hayal bile edemezsin." diye karşılık veriyor; ardından insanlara karşı hissettiği tüm o karşıtduygularla Enzo soruyor, "Gerçekten bu insanları kurtarır mıydın?", "Elbette!" diye cevap veriyor Alessia, "Ama onları tanımıyorsun bile!"...
Enzo bir piyon dahi olamadan başladığı hayatında önce süper-anti kahramana ardından da süper kahramana dönüşerek Alessia'nın şizofrenik dünyasını da gerçekleştiriyor bir yandan da. Önceleri polarının kapüşonunu başına geçirerek ve yüzünü de boyunluğuyla örterek süper-kötü kimliğini saklarken, finalde Alessia'nın yün iplerden ördüğü yeşil-sarı-kırmızı renklerdeki Steel Jeeg kafası şeklindeki maskeyle kimliğini saklıyor. Bu da onun, kas şekli verilmiş lateks kostüm giyen Marvel süper kahramanlarının karşısında hala o "anti" kimliğini taşımaya devam ettiğini gösteriyor bize. Hatta bir kavga sırasında karşısındaki adamın satırla kestiği ayak serçe parmağını, "süper güçlerim var ya belki tutar" düşüncesiyle bantlarla tekrar yerine yapıştırır- hatta siz de tutacağını düşünürsünüz çünkü Marvel kahramanlarında hep öyle olur-, ama Enzo ertesi sabah bantı söktüğünde kesik kısım ölü bir şekilde yere düşer. Yani, "o kadar da değil" der güçleri, kesilen geri gelmez. Onun zayıf yönü de budur işte.
Bizden bir süper kahramanın dönüşümünü anlatan, süper güçlerin varsa neden insanlara yardım etmen gerektiğini açıklayan kahramanı gibi normal olmayan bir süper kahraman filmi "Bana Jeeg Robot Derler". Ama tabii "normal olmayan" tanımı Hollywood'un normalleştirdiği süper kahramanlık baz alınarak yapıldığı için, film de tür olarak kahramanı gibi Hollywood ve Marvel'e/DC'ye bir "anti"lik taşıyor. Aslında normal olan bu film, bu yüzden de son dönemde göremediğimiz farklı yapımlardan biri, mutlaka seyrediniz.

"Kahramanlar şairler gibidir. Yüz yılda bir kere doğarlar. Kahraman nedir? Büyük bir yeteneği ve sıradışı bir cesareti olan kimsedir. İyiyi kötüden ayırmasını bilir. Kendisini başkaları için feda eder. Ama her şeyden önce kaybedecek çok şeyi ve kazanacak hiçbir şeyi yok iken eyleme geçer... Hayatımızı gözleyen birilerinin varlığı daha iyi bir geleceğe umutla bakmamızı sağlar."


                                                   IMDb                      rottentomatoes

15 Ekim 2016 Cumartesi

O AN: El Elefante Desaparecido aka. The Vanished Elephant/ Boyalı Fil; "Satranç Tahtası"

Perulu yönetmen Javier Fuentes-Leon'un 2014 yapımı, finalinde ekrana bakakaldığınız filmi "Boyalı Fil", filmin başlarında (tam olarak 17:45) karşımıza çıkan 17 sn.lik usta işi sahnesiyle "O An"daki yerini alıyor. Sahneden önce kısaca filmin konusuna değinecek olursak; Edo Celeste, kendi alter-egosu dedektif Felipe Aranda'nın maceralarını anlattığı serinin son kitabını yazmakta olan ünlü bir suç romanı yazarıdır. Peru'nun güney sahillerinde 2007'de gerçekleşen depremde ortadan kaybolan sevgilisi Celia'yı takıntı haline getiren Edo'ya gizemli bir kadın, Celia'nın kayboluşundaki gizemi çözmesinde yardımcı olabileceğini söylediği bir düzine fotoğraf verir. Bundan sonrası Edo'nun fotoğraflardaki sırrı çözmesini anlatır, çünkü fotoğraflar aslında daha büyük bir fotoğraf karesinin parçalarıdır ve bir puzzle gibi bu kareler birleştikçe ortaya daha farklı bir görüntü çıkmaktadır. 
"O An"a giren sahne ise Edo'nun bir kitabının canlandırmasının yapıldığı sanat galerisinde geçmekte. Zeminin ve bazı mekanların da duvarlarında satranç tahtası gibi siyah-beyaz karelerle kaplı olan kalabalık galeride önce Edo yayıncısı Samuel'le konuşmaktadır. Ardından gösteri için çağrı yapılır, etraflarındaki kalabalık ve peşinden Samuel çağrının yapıldığı salona doğru yönelirler, bu sırada kamera yukarıdan çekime geçer. Satranç tahtası şeklinde döşenmiş zeminin üzerinde insanlar ekranın aşağısına doğru düz bir şekilde ilerlerler.

Devam eden sahnede Edo ekranın sağında, beyaz bir kare içinde hafif çapraz şekilde bir süre tek başına dikilir. Kamera hala yukarıdan bakar sahneye.
Ve tek başına bir kaç saniyelik bekleyişin ardından Edo da çağrının yapıldığı salona doğru harekete geçer; ama sadece beyaz karelere basarak ve ekranın ortasına doğru çapraz bir hareketle...
Eğer bir satranç oyuncusuysanız ya da en azından satranç taşlarının hareketlerini biliyorsanız yönetmenin burada filmin adına ve öyküsündeki bir kaç noktaya yaptığı göndermeyi kolayca anlamanız mümkün. Edo'nun beyaz karede çapraz dikilerek ve ardından sadece beyaz kareler üzerinden çapraz bir şekilde yürüyerek ilerlemesi, satranç taşlarından "fil"in hamle şeklidir. Satrançta aynı renk takımda iki fil bulunur ve bunlardan soldaki daima beyaz kareye konur ve hareketi de beyaz kareden beyaz kareye çapraz şaklindedir (diğer fil şahın sağında ve siyah karede yer alır). Elbette gördüğümüz bu sahne bizi hemen filmin adındaki "fil"e (Elefante/ Elephant), Celia'nın kaybolduğu sahilde bulunan Fil Kayası'na ve Edo'nun kendisine yönlendirmektedir. Ama dediğim gibi bir takımda iki fil bulunmaktadır; biri Edo'ysa diğeri kimdir? Film işte bu ikinci filin hikayesidir aslında ama o da finalde anlaşılır...